Yıllar sonra hapisten çıkan adamın gözünden teknolojinin 40 yılda geldiği nokta; 40 yıl sonra özgürlüğüne kavuşan adam modern yaşam tarzımıza ve teknolojiye nasıl tepki verdi ?
Bizler şu hızla değişen dünyada tutunmak için değişim kadar hızlı hareket etmeye çalışıyoruz. Ki ancak bu şekilde modern yaşam tarzına ayak uydurabiliyoruz. Ne kadar hızlı olsak da her şeye yetişmek zor hatta imkânsız. Bu kadar hızlı yaşamak bizlere bir şeyler kazandırırken başka yönden bir şeyler kaybettiriyor. Tabii bu yaşam tarzını biz oluşturduğumuz, bu sistemin bir parçası olduğumuz için bana kalırsa neyi kaybettiğimizi ve neyi kazandığımızı pek bilmiyoruz. Belki elde etmek istediklerimizi kaybediyor uzak durmak istediklerimiz bizi çevreliyordur. Sisteme hapsolduğumuz için göremiyoruz bunları; fark edemiyoruz.
Ya yaşam tarzımıza, teknoloji ile ilişkimize dışarıdan baksaydık, bakabilseydik nasıl görünürdü ? Belki biz dışarıdan bakamıyoruz ama 44 yıl hapis yatan Otis Johnson’ın böyle bir şansı var. Hepimiz bir kere de olsa aklımızdan “ Eski insanlar günümüz teknolojisini görseler ne düşünürlerdi ?” diye aklımızdan geçirmişizdir. Bence bunun cevabını 25 yaşında hapse girip 44 yıl sonra yani 69 yaşında tahliye olan bir adam verebilir.
Polis memuruna saldırmaktan cezaevine atılan Otis Johnson, çıktığında değişen dünyayı anlatıyor.
Videonun Türkçe çevirisi: [Göster][Gizle]
(çeviri çok uzun; haberin devamında konu özet geçilmiştir)
Pencerelerde mi? Ben hiç görmedim böyle bir şey daha önce. Bak. Pencerelerde mi? Pencere yok ama yürüyen insanları, hiçbir şey görmedik. Değil hiçbir video uzun bir süre bu çılgınca şeyleri izlemek için burada önünde durdum. Söylemiştim sana. Adım Otis Johnson. Ben 25 yaşında hapse girdim. Ve ben dışarı çıktığımda 69 yaşındaydım. Ben bir polis memuruna yönelik cinayete teşebbüs suçundan cezaevine ya da hapse girdim. Bir polis memuru üzerine saldırı. Hapishane beni çok etkiledi. Benim tekrar toplum içine girişim ilk başta biraz zor oldu çünkü bir şeyler değişmişti. Times Meydanı’na geldiğimde havaya, çevreye bakınıyordum. Yeni şeyler oluyordu. Ve ben herkesin veya halkın çoğunluğunun kendi kendine konuştuğunu görmekteydim. Sonra daha yakından baktım ve onların kulaklarında bir şeyler var gibiydi. Ben bu şeyleri bilmiyorum? Telefon şey ile mi? iPhone mu diyorlardı ya da öyle birşeydi galiba. Ve düşündüm acaba herkes CIA ya da buna benzer bir yerde ajan mı oldu diye. Bence olabilir, çünkü böyle şeyler sadece onlarda (CIA) var. Birileri kulaklarında tellerle etraftalar. Ben 60’lar ve 70’lerdeyken onlar (CIA) buydu. Ve sonra bazı insanlar nereye gittiklerine bile bakmıyorlar. Yani insanların bunu nasıl yaptığını anlamaya çalışıyorum. Yürüyüp telefonda konuşurken nereye gittiklerine bakmıyorlar bile bunun farkına varmalılar. Yani bu benim için şaşırtıcı oldu. Ben ilk geldiğimde bunu (ankesörlü telefon için diyor) hatırladım. Ben bir arama yapmak için gitmiştim. Sonra 1 dolar ibaresini gördüm. Ben yooken 25 kuruşa(cent) ne oldu? Onların bunu kullanmadığını ben sokağa geldiğimde öğrendim. Sanki kendim olmaya alışkınım dedim. Ama otobüsler gibi zamanın gerisindeydim çünkü sen farklı şeyler görebilirsin ve daha az insanla iletişim kurarsın. Trine falan binerken insanlara çarpmıyorsunuz çünkü bu şeylerin içinin dolu olduğunu biliyorsunuz. Ama otobüs gerçekten dolu değildir. Eğer doluysa bile hala yeterli yerin olduğunu biliyorsunuz belki biriyle konuşmak veya otobüsteki diğer ailelerle neler olduğunu dinlemek için. Toplum içinde olmak güzel bir duygu. Biliyor musun çok iyi bir duygu? Hapishane içinde olmaktan farklı. Sadece belirli zamanlarda dışarı çıkabilirsin. Güneş’te olmak ve aynı zamanda insanları gözlemlemek hoşuma gidiyor. Bu hoş birşey. Özgür olmak güzel. Düşün 1998’de falan ailemle irtibatımı kaybettim. Hapisten çıktıktan sonra çoğunlukla yanlızdım. Sanki hiç doğum belgem yokmuş dedim. Bunun gibi değil. Ailem yokmuş. Kız arkadaş yok. Kız kardeşler yok. Erkek kardeşler yok. Hiç insanlarla iletişim kuramadım. Ki yıllar önce öyle değildi. Çok huzursuzum çünkü Gerçekten ben gerçekten artık ailemi özledim bilirsin. İki yeğenim vardı hatırlıyorum ve ikizler. Her zaman kaçarlar ben de yakalardım. Bana doğru gelirlerdi ve onlardan biri, beni takip ederdi gizlemek için. Ve diğeri de diğer ikizi arıyor olurdu. Ve bu yüzden bazen istiyorum sadece o tarafa geçmek.
. . . . (bir kaç cümleyi atladım)
Çocukları çok severdim ve bu iyi anılarından biri. Şimdi farklı şeyler yiyorum. Çünkü tüm bu çılgın şeylere bakıyorum da artık bunlar var. Yani ben de deniyorum. Arada sırada sen de biliyorsun işte. Komik yemekler. Farklı renkte içecekler. Siz ne diyorsunuz buna? Gıcır şeyler. Pembe. Mavi. Tüm bu farklı renkler yüzünden bir süre sonra ben de içmeye başladım. Çünkü komik görünüyorlar sadece bu. Bu yüzden yapabileceğin çok yemek vardır. Bu yüzden almak istediğiniz yiyeceği seçmekte zorlanıyorsunuz. Örneğin fıstık ezmesi. İçinde bu jöleden vardı. Ve böylesini daha önce görmedim. Kesinlikle biliyorsun cezaevi sistemi içinde böylesi yok. Yani bir kavanozun içinde aynı yerde fıstık ezmesi ve jöle? Bu tuhafmış. (eskiden hatırladığı bir yiyeceği görünce) Hala burada. 1960’lar. Skippy’s hala raflarda. Yapacak bir şey yoksa o zaman belki gece saat 6’da parka gitmek güzel olabilir. Bilirsin, sadece kafa dinlerim. Bir şeylerin gitmesine izin vermek zorundasın çünkü öfke tutarak sadece büyüme ve gelişmeni durursun biliyorsun. Bir sürü insan toplum bana borçlu dedi bunca zaman yaptıklarından ötürü. Böyle olsa bile ben suç işledim. Ben böyle düşünmüyorum. Ben toplumun bana bir şey borçlu olduğunu hissetmiyorum. İnanıyorum ki her şeyin bir sebebi var. Yani geçmişle uğraşmak yerine gelecekle ilgilenmeye başladım. Ben geriye gitmeye çalışmıyorum. Ben ileri gitmek için çabalıyorum. Bu şekilde toplumda hayatta kalıyorum.
Hapishaneye girdiği 1971 yılında caddeleri saran ışıklı reklam tabelaların olmadığını anlatıyor. İlk başta insanların kendi kendine konuştuğunu düşünmeye başlamış ama yanlarına yaklaştığında anlamış ki kulaklarındaki kulaklıklarla konuşuyorlarmış. Şaşırdığını belirterek 60’larda ve 70’lerde bu tarz şeylerin sadece CIA gibi birimlerde olduğunu bilirim diyerek artık herkes CIA veya FBI’dan mı diye diye soruyor.
Yıllarca hapis yatan adamın anlattıklarına baktığımızda yıllar içinde beslenme tarzımız da değişmiş. Artık marketlerde çok fazla çeşit yiyecek var. 60’larda ve 70’lerde görmediğimiz kadar fazla ve çok farklı yiyecekler.
Düşünsenize 44 yıl kadar toplumdan izole olmuş biri bu kadar şaşırıyor ise bir de yüzyıllar öncesinden gelecek biri günümüz dünyasına ne tepki verirdi acaba ? Geçmişten günümüze birini getiremeyiz ama Johnson gibi dış dünyadan izole bir şekilde yaşamış birileri bu cevabı verebilir sanırım. Hiç televizyon, bilgisayar görmemiş birileri; hatta at arabaları gibi bir teknolojiden habersiz birileri. At arabası teknoloji mi demeyin tekerleği, dingili, mili var bunlarda bir teknolojidir. Tamam da nerden bulacaksın böylesini derseniz, Kuzey Sentinel Adası’nda yaşayan kabile tam da tarifime uyuyormuş. Açıkçası doğru mu bilmiyorum, ben Ruhi Çenet’in yalancısıyım. Dünyanın en ıssız 8 yerini anlattığı videosunda bahsediyordu.
Ruhi Çenet’in dünyanın en ıssız 8 yerini anlattığı video
Günümüz teknolojisi falan derken aklıma 1989 yapımı Geleceğe Dönüş II filmi geldi. Filmde başroller 1985 yılından 2015 yılına ışınlanıyordu. Tabii gelecek teması işlendiği için geleceğin teknolojisi üzerine öngörüler veya tahminler kaçınılmaz oluyor. Orijinal ismi Back to the Future II olan filmin geleceği şuan bizim geçmişimiz oluyor. Herneyse filmin yönetmeni Robert Zemeckis şu anki teknoloji ile alakalı tahminlerinin bazıları tutmuştu. Hangi tahminlerinin tuttuğunu öğrenmek istiyorsanız Bugün Marty McFly Geleceğe Dönüş Yaptı başlıklı galerimize göz atabilirsiniz. Filmi de izlemenizi tavsiye ederim. Yıllar sonra hapisten çıkan adam Otis Johnson’ın şaşkınlığının nasıl bir şey olduğunu anlayabilirsiniz.
0 Yorum